360 Derece Bisikletle Kapıdağ..

     

  360 DERECE BİSİKLETLE KAPIDAĞ


       1. GÜN

Rotamız..

 


                     Uzun süredir gerçekleştirmeyi hayal ettiğimiz burnumuzun dibindeki bir rotaydı Kapıdağ... Yıllardır başka illerdeki dostlarla birlikte pedallamak istediğimizden olsa gerek, ha bu hafta, ha  önümüzdeki hafta diyerek bugüne dek pek çok kez ertelemiştik Kapıdağ turunu...
Daha fazla beklemenin bir anlamı yoktu. İki kişiyle yapacaktık bu turu. Coşkuyla hazırladık kamp malzemelerimizi ve bisikletlerimizi, yükledik arabanın arkasına.
Saat 8,30 gibi Erdek yol ayrımında Kyzikos antik kentinin limanına kurulmuş Sülfürik asit  fabrikasının otoparkındaydık.




Burası Kapıdağ yarımadasının karayla birleştiği en dar yerdi. Günümüzden 3000 yıl öncelere dayanan tarihiyle Kyzikos, karadan yarımadaya geçilen tek kapıydı. Biz de bu kapıdan doğaya duyduğumuz saygıyla süzülerek girdik mantar şeklindeki yarımadanın güney doğusundaki Aşağı Yapıcı köy yoluna.
Yol denize koşut uzanıyor bu kilometrelerde. Sakin görünüyordu deniz, köy de öyle.
Yolun kıyısına sıralanmış yazlıkların çoğu kapalı panjurları, kilitli bahçe kapıları ve bahçe çitlerini saran sarmaşıklarının cansızlaşmaya başlayan  renkleriyle hüzünlü göründü gözümüze..

Aşağı Yapıcı Köyü girişi..

Denizden biraz yükselen yolla geçip gittik Aşağı Yapıcı’dan Tatlısu’ya .. Küçük iniş ve çıkışlarla Tatlısu’ya ulaşıyoruz. Çınar ağaçlarıyla gölgelenmiş bir çay bahçesi çok şirin gözüküyor gözümüze. Denize en yakın masada  sabah çaylarımızı yudumluyoruz...
Tatlısu’da çay molası..


           Daha fazla oyalanmadan tekrar yoldayız. Önce Dalyan, sonra Karşıyaka var önümüzde. Yol denizden 8 ile 35 metre değişen yükseklikte ve küçük iniş çıkışlarla devam ediyor. Hava çok güzel, her şey yolunda şimdilik.
Denizden yükseldikçe manzara büyüyor önümüzde. Coşku ve özgürlük duygusu sonsuz bir boşluk olarak kuzeye doğru akarak uzanıyor  bu metrelerde.



Sakin yollar..
Tanaşa koyu bomboş plajlarıyla sağımızda.


Kıvrımlı asfalt yolda yükselirken sararmış otlarıyla yazın çok sıcak geçtiğini hissettiren kıraç tarlalara ulaşıyoruz. Güneş artık tam tepemizde. Yolumuzu dik kesen bir kavşağa geliyoruz. Çayağzı’na giden asfalt yol solu gösteriyor. Fakat biz Kapıdağ’ı kıyı kıyı dolaşmayı planladığımızdan sağa, Karşıyaka’ya dönüyoruz. Dik bir yokuştan sonra tek pedalda Karşıyaka sahilindeyiz.

           Sahil bandında yan yana dizili çay bahçelerinde kümelenmiş köylülerin şaşkın ve meraklı bakışlarına selamlaşarak karşılık vererek sahilin sonundaki balıkçı barınağına varıyoruz. Çay soruyoruz barınaktaki kahveciye. Taze olmadığını söylüyor çayın. Beklersek hemen demleyebileceğini de ekliyor ardından. Yolumuz uzun deyip ayrılıyoruz.
Dik bir yokuşu çıkarak Çakıl’a doğru devam ediyoruz. Yokuşta yorgun zincirimden gelen tıkır tıkır seslerini anlamaya çalışırken kopuveriyor zincirim. Hay aksi..
Yanımızda zincir tamir aparatı da yok. Başka bir zaman olsa bildiğim tüm küfürleri peş peşe sıralardım, tedbirsizliğime kızarak. Ozan’la birlikte olmanın verdiği güvenceden olsa gerek çok sakinim bu kez. Birer sigara yakıp düşünüyoruz. Karşıyaka’ya 2 km. mesafedeyiz. Ozan Karşıyaka’ya dönüp orada bir çözüm aramayı öneriyor. Önden gidip etüd yapacak, ben rampa üzerinde telefonla haber bekleyeceğim. Çünkü çözüm yoksa Karşıyaka’da, o rampayı tekrar yürüyerek çıkmak büyüyor gözümde. Rampa üstünde mezarlığın yanındaki çeşmede  kopan yağlı zincirim pet şişenin içinde ve sıkkın bir halde 15 dk.bekliyorum. Telefon çekmemiş, güzel haberi motosikletli biriyle göndermiş Ozan.. Sallanıyorum rampa aşağı motosikletin arkasından.
Karşıyaka’daki tek tamircinin dükkanında, tamamen ilkel yöntemlerle bir bakla eksilmiş olarak tamir ediyoruz kopan zincirimi. Ellerimiz yağ içinde.
Kaybettiğimiz zamanı telafi etmek istercesine hızla tırmanıyoruz rampayı. Rampa çıkarken yükleniyorum zincire. Sorun yok..
Taşlı topraklı bir yoldan Çakıl’a devam ediyoruz.




Karşıyaka çıkışı..


Toprak yol rampanın sonunda asfaltla kesişiyor. Uzakta Çakıl’ı görüyoruz. Az eğimli rampadan  aşağıya doğru inerken kopan zincire, eksilen baklalara ve  yağlı ellere inat, açıyorum kollarımı iki yana doğru. Koyveriyorum kendimi rampa aşağı. Karşıdan esen rüzgarla kucaklaşıyorum.



Küçük ve çok şirin bir balıkçı köyü Çakıl. İskeleye karşı köy meydanında Anadolu’da çok ilde görmediğimiz boyutta, şaha kalkmış at üzerindeki Atatürk heykelinin yanından geçip kahvehanenin önündeki bir masaya ilişiyoruz.


 Mübadeleyle Selanik’ten göç eden Çakıl halkının Ata’ya vefa anıtı..

Kahvedeki tüm balıkçıların teker teker “Hoşgeldiniz”lerine “Hoş bulduk” diyoruz biz de teker teker. Çay içip karşılıklı sohbet ederken geldiğimiz ve gideceğimiz yerleri duyduklarında da şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar.
Sinop’ta gemi maketlerinin satıldığı dükkanların vitrinlerindeki maket takalar gibi, iskelede yan yana  bağlı süslü küçücük balıkçı teknelerinin de kışın avlanmak için Saros’a ve Karadeniz’e gittiklerini duyunca da biz şaşırıyoruz.

IMG]http://img16.imageshack.us/img16/1578/kapdag13.jpg[/IMG]
Karşıyaka’da ve Çakıl’da askere giden gençler bulabildikleri her boşluğa tertiplerini, isimlerini ve sevgililerine mesajlarını özlü sözlerle kalıcı hale getirmişler. Her ne kadar görüntü kirliliği oluştursa da çok insani geliyor bu durum bize.


Güzel bir enerjiyle çıkıyoruz Çakıl’ın kuzeyindeki rampalı toprak yoldan.. Yaklaşık  3 km.lik bir tırmanışla ulaştığımız sırt hattından Kapıdağ’ın kuzeydoğu burnunu ve sağımızda yerleşimsiz Fener adasını görüyoruz. Yol buruna doğru devam ediyor ve bir deniz feneri var burunda. Yolun deniz fenerine devam etmesine seviniyorum. Oldum olası sevmişimdir deniz fenerlerini..
  
     


Kuzeye doğru ilerlediğimiz yol bazen yol olmaktan çıkıp, kuru dere yatağına dönüşüyor. Hızımız düşük bu yüzden. Biz de her virajda değişen muhteşem manzaraların keyfiyle pedallarken ulaşıveriyoruz Kestanelik’e..
Köyün sokakları, kışlık biber salçası yapan küçük bir kadın grubu dışında terkedilmiş hissi uyandıracak kadar boş. Köy çeşmesinde sularımızı takviye ederek, zaman kaybetmeden Çayağzı’na devam ediyoruz.
Yarımadada tüm yerleşimler deniz seviyesinde. Şu ana kadar rotamızın üzerindeki tüm köylere dik inişlerle hızla girip, köyleri tempolu tırmanışla yavaşça terk ettiğimizi fark ediyoruz.





Çıkıştan (batı) Kestanelik.

Çayağzı’na ilerlerken yine yükseliyoruz. Yol peş peşe keskin virajlarıyla çok zevkli, ayrıca ortalama 30-40 dakikada bir, araçla karşılaşılan  son derece sakin bir yoldayız. Dönemeçten sonra karşıma çıkacak manzarayı tahmin etme oyunu oynuyorum kendi kendime..



 Bâkir koylar..


Uzun ve zevkli bir inişle Çayağzı’na ulaşıyoruz. Limanda bağlı teknelerin sayısı geçimin denizden olduğunu hissettiriyor ilk bakışta. Limandaki çay bahçesi ramazan olduğunu unutturacak kadar dolu. Hoş rota boyunca uğradığımız köylerde de hissetmedik ki zaten ramazanı.. Köylerdeki her iki kahveden biri açık.
Sıcakla birlikte epey su kaybettiğimizden, kahvehane yapımı limonatanın şeffaf dolap içindeki baloncukları kışkırtıyor susuzluğumuzu.. ikişer bardak içiyoruz. Bu arada kahveci arkadaş Ballıpınar’a gideceğimizi öğrendiğinde yüzü asılıyor, şaşkın bir halde
 “Gidemezsiniz bisikletlerle” diyor.
Neden diyoruz?  “Çok rampa” diyor.
 Eee geldiğimiz yolda da rampa vardı  dediğimizde de gülümsüyor, “Onlar da rampa mı? Asıl rampa bundan öte.. Yerinizde olsam geri dönerim” diyor..

Çay bahçesinin yanındaki kumsalda denize giriyoruz kısa bir süre..
Önümüzdeki rampalara hazırız. Daha köy çıkışındaki ilk rampada kulaklarını çınlatıyoruz kahveci arkadaşın. Kısa bir sürede sıfırdan yüz kotlarına çıkıp hemen arka koyda tekrar sıfıra iniyoruz. İnişler sevindirmiyor bizi. Çünkü inerken az sonra çıkacağımız rampaları da izliyoruz karşı tepelerde..


 5 km.lik tırmanış güzergâhının bir bölümü


Rampada mola..

Tekrar çıkış başlıyor ve 221 kotuna çıkıyoruz sıfırdan. Yaklaşık 5 km sürüyor tırmanış. Hiçbir standarda  uymayan bu yol, yorucu olduğu kadar da zevkli bir yoldu aslında.. Bir süre sırt hattında düz ilerledikten sonra iki kilometrelik çok güzel bir inişle ulaşıyoruz Ballıpınar’a..



Ballıpınar inişi..

Akşama kamp atacağız. Epeyce de acıktık. Palamut araştırıyoruz iskelede. İki gündür esen rüzgardan balık kaçmış derine. Boş dönüyormuş tekneler.. Ormanlı’da bulabilirsiniz belki diyor balıkçılar. Göz göze geliyoruz Ozan’la. Saat henüz 18.30, devam diyoruz, Ormanlı zaten 13 km. önümüzde..

Klasikleşti artık yerleşimlerden rampayla çıkmak. Toprak yolda yükleniyoruz palamut sevdasına pedallarımıza..





Çok geçmeden Ormanlı’ya ulaşıyoruz. Hava kararmadan kampı kurmamız gerek. Deniz kıyısındaki kahvehanedeki insanlar çok sıcak karşılıyorlar bizi. Hemen diyorlar kuruverin çadırlarınızı bu kumsala..
Bir çırpıda kampımız hazır. Şimdi deniz zamanı. Günün ışıkları devrilirken, çıkıyoruz denizden..




Ormanlı kampımız..
Günün ödülü..

Mesafeler:
Başlangıç Erdek ayrımı.
Aşağı Yapıcı köyü : 13 km.
Karşıyaka              : 26 km.
Çakıl
Kestanelik Köyü    : 41 km.
Çayağzı
Ballıpınar               : 56 km.
Ormanlı                  : 69 km.






                                                                      2.GÜN

           Gece boyunca esen poyrazın oluşturduğu dalgalar, kumsala her dokunuşunda uykumuzu mayalayan ninnilere dönüştü.. Dalga sesleri ve ıslık gibi sesiyle rüzgâr, yorgun bedenlerimizi kolayca teslim almıştı.
Dolunay vardı gecede, yakamozlarsa görülmeye değer..

           Dinlenmiş olarak uyandık bu sabah. Hızla çadırlarımızı toparlayıp eşyalarımızı dengeli bir şekilde yükledik bagajlarımıza.
Erkenden açılan kahveye yöneldik. Köy domatesi, yeşil biber, salatalık, beyaz peynir, zeytin ve tavşan kanı çaylarla yaptık kahvaltımızı.

 

Yatağımdan Ormanlı koyu..



Sabah mahmurluğu..


Ormanlı’dan ayrılırken vadideki tarlalarda kırmızı soğan  öbeklerini hevenk yapıyordu kadınlar. Yağ biberi ekili tarlalarının arasından geçerek çıkıyoruz  Turanköy yoluna. Yamaçlarda zeytinlikler ve daha üst kotlardaki ıhlamurluklar dikkatimizi çekiyor. Balıkçılık gelişmemiş ama tarım oldukça iyi durumda Ormanlı’da..
Sabah serinliğiyle yükseliyoruz asfalt yolda. Önce batıya, sonra kuzeye dönüyor yol.

Tepeden Ormanlı…

Dönüp son kez bakıyoruz arkamızda kalan gecelediğimiz koya.
Yol kıvrım kıvrım önümüzde. Virajın birinden çıkarken bir başka viraja girmek çok eğlenceli bir oyuna dönüşüyor bu metrelerde..
 
Her dönemeçte değişen muhteşem manzarayla ulaşıyoruz Turanköy’e..

Bir köy turu atarak ve oyalanmadan çıkıyoruz Turanköy’den.
Aslında Erdek’e çok kestirme bir yol var bulunduğumuz noktadan. Fakat amacımız 360 derece Kapıdağı ya, bu yüzden hiç bakmıyoruz kestirme yolun yönüne..
Turanköy’den yine rampayla yükseliyoruz.
Turanköy (doğu)
Turanköy (batı)


Yine rampa, yine kıvrım kıvrım yol.Yine her virajda değişen muhteşem manzaralar. Gün ilerledikçe güzelleşen hava ve güzel bir inişle karşımızda Doğanlar..



Doğanlar’da çay içiyoruz iskelede. Çayın üzerine enerji içeceği ve bisküvi..


Artık yarımadanın kuzey batı ucuna yaklaştık.Birazdan güneye doğru dönüşe geçeceğiz. Yarımadanın bundan sonraki kısmı geldiğimiz yöndeki yerleşim yerlerine göre daha çok gelişmiş, daha bakımlı gözüküyor gözümüze..
Balıkçılık ve zeytincilikle  birlikte turizm  ağırlığını hissettiriyor bu bölgelerde..
Doğanlar’dan sırasıyla Büyük ova, İlhanlı ve Narlı’ya ulaşıyoruz.
Turanköy’den itibaren Marmara adasının tüm heybetini izleyerek yol almıştık ya. İlhanlar’a döner dönmez Paşalimanı adası ve hemen arkasında Avşa adası muhteşem görüntüleriyle eşlik ediyorlar Erdek’e kadar olan  rotamıza...


Toprak yollar ve bâkir doğa arkamızda kaldı. Asfalt yolda ilerlerken Ocaklar’a, yoğunlaşıyor trafik. Plajlar hareketli.Tipik bir tatil beldesindeyiz. Kıyıya uğramadan çevre yolundan devam ediyoruz Erdek’e..
Ocaklar’ın çıkışında uzunca bir rampa tırmanıyoruz. Mola verdiğimiz çeşmenin yanındaki incir ağaçlarının dallarında şerbetleri süzülen incirlerden atıştırıyoruz.
Çürümüş midyelerin ağır kokusu iyot kokularına karışıyor Erdek girişinde. Kokularla ilerliyoruz sahil şeridinde. Acıkmışız.
Bir pidecinin önünde duruyoruz. Ezogelin çorbası, karışık pide, salata ve ayranla güzelce doyuyoruz.
Saat 14.45, henüz 13 kilometrelik bir yol var önümüzde.. Tok karnına pedal çevirmek istemiyoruz.
Plaja yakın parkın çimlerine uzanıyoruz.
16.15’te Asit  fabrikasının otoparkındayız. Özenle yüklüyoruz bisikletlerimizi arabamıza. Bir hayal daha gerçekleşti işte.. Ozanla kucaklaşıyoruz. Yeni bir rotada yeniden birlikte  pedallamanın hayaliyle hoşçakal diyoruz Kapıdağ’a..



2.Gün başlangıca mesafeler:
 Ormanlı      69 km.
Turanköy    79 km.
Doğanlar    87 km.
B.Ova         90 km.
İlhanlar       96 km.
Narlı           99 km.
Erdek        118 km.
Asit Fb.     121 km.

Bu tur yüksüz olarak bir günde yapılabilir. Fakat yazık olur o güzelim manzaralara..


Tur ekibi: İbrahim KIZILKAYA
Ozan EROĞLU / Bursa

Tarih : 05-06 / 09 / 2009

2 yorum:

  1. Çok güzel bir güzergah.En yakın zamanda gitmek, görmek ve sürmek lazım.Munzur öncesi gaza getirdin beni abi ama, tur dönüşü bunun planını yapmam lazım.Teşekkür ederim, sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  2. Yarın Erdek'e tatile gidiyorum. Paylaştığınız bu gezi çok bilgilendirici olmuş. Teşekkürler.

    YanıtlaSil